🔴 “Ama Bir Gün Mutlaka Siyaset” Fragmanı mı Bu?
Muhalefetsiz bir Türkiye’nin hayali değil bu; karanlık bir fragmanın ilk sahnesi…
Bazı günler memleket öyle bir kararıyor ki, insan kendi kendine soruyor:
“Bu yaşadıklarımız yeni bir ülkenin fragmanı mı? Yoksa eskisinin kötü bir tekrarı mı?”
Kartal’ın sokaklarından Türkiye’nin bütün meydanlarına yayılan bir uğultu var:
Susturma politikaları, bölme hesapları, zayıflatma projeleri…
Adına ne dersen de, amaç belli:
Konuşanı susturmak, susturamadığını bölmek, bölemeyince yalnızlaştırıp zayıflatmak.
Ve tam bu karanlığın içinde
Gazeteci Enver Aysever’in tutuklanması
bir ülkenin nefes borusuna çöken o görünmez elin en somut hali oldu.
🔻 Enver Aysever niye tutuklandı?
Çünkü bu memlekette bazıları için,
kapitalizmi övmek özgürlük,
ama
kapitalizmi eleştirmek suçmuş gibi davranılıyor.
Oysa sen de ben de biliriz:
Komünizm dediğin, servet düşmanlığı değil;
sınıfsız, sömürüsüz, eşit işe eşit ücret hayalidir.
Yani adamın biri kalkıp bu sistemi eleştiriyorsa,
bu dünyanın en doğal hakkıdır.
Bir solcunun, sosyalistin kapitalizmi eleştirmesi kadar normal ne vardır?
Ama memlekette normal olan her şeyin başına bir iş açılır oldu.
🔻 Hasan İmamoğlu’nun kırılgan itirafı
“Komünizme ömrüm boyunca karşı mücadele ettim, keşke etmeseydim.
Bunlar onlardan beter, malımıza çöktüler.”
Bu söz acıdır.
Bu söz ironidir.
Bu söz yüz yıllık Türkiye siyasetinin perdesini bir anda indirir.
Adamın demek istediği şudur aslında:
Gerçek tehlike ideoloji değil; çöküş düzenidir.
Faizle bankalar çöker, vergilerle devlet çöker,
ihalelerle beşli çeteler çöker,
çete düzeni çöker, mafya çöker…
Ve bütün bunları eleştiren gazeteci tutuklanır.
🔴 “Söylesem tutukluyorlar, sussam gönlüm razı değil…”
Bu memleketin özeti budur işte.
Özgür basın nerede?
Özgür birey nerede?
Demokratik kamuoyu nerede?
Yeri geldiğinde herkes “demokrasi” diyor,
ama en ihtiyaç duyulan anda sessizlik bir sis bulutu gibi çöküyor.
Halbuki yapılacak tek şey var:
Enver Aysever’e ve içerideki tüm gazetecilere sahip çıkmak.
Çünkü basının sustuğu yerde
halk kör olur,
siyaset sağır olur,
ülke dilsiz olur.
🔴 Ve Manisa’dan gelen ağır bir haber…
Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay…
Kolon kanseri tedavisi sürerken
çoklu organ yetmezliği nedeniyle entübe edildi.
Ne zaman bir siyasetçi, bir belediye başkanı, bir emekçi kadın düşse böyle ağır bir çizgiye,
bu ülkenin vicdanı hafif hafif sızlar.
Manisa’nın aydınlık yüzü…
Direnç çiçeği…
Hayatla kavgası boyunca hep dimdik durmuş bir kadın.
Şimdi herkes dua ediyor:
“Bir mucize olsun.”
Ben de eski bir dostu selamlarmış gibi fısıldıyorum:
Diren Gülşah…
Yoldaşların adına, sevdiklerin adına,
memleketin ışığına…
Diren.
🌟 Kartal’dan Türkiye’ye: Esnafı, dernekleri, muhtarları, siyasetçileri…
Bu memleketin yükünü hep aynı insanlar taşıyor:
Esnafın kalbi, muhtarın gözü, derneklerin dayanışması, halkın duası…
Onlar susarsa ülke susar.
Onlar ayağa kalkarsa ülke ayağa kalkar.
Kartal’ın dernekleri, yöre insanı, esnafı, CHP örgütü, tüm siyasi partiler…
Bugün mesele siyaset değil,
insani bir dayanışmanın altına imza atma günüdür.
Bir yanda tutuklanan gazeteciler,
bir yanda yaşamla boğuşan belediye başkanları…
Daha kaç acı göreceğiz de
“Bir şeyler yanlış gidiyor” diyeceğiz?
✍️ Son söz
Bu yazı ne bir methiye,
ne bir ağıt,
ne de bir propaganda.
Bu yazı,
bu ülkenin iki büyük yarasının
— özgür basının susturulması
ve
— insan hayatının ağırlığı
karşısında yükselen bir çığlıktır.
Kartal halkı,
Türkiye’nin vicdanı…
Ses çıkarmazsak, susmak zorunda kalacağımız bir ülkeye uyanacağız.
🔴 Enver Aysever serbest bırakılmalıdır.
🔴 Gülşah Durbay için umut büyütülmelidir.
Ve biz…
Biz susmayacağız.
Çünkü suskun bir ülke geleceğini kaybeder.