Toplumsal Değişim ve Değerlerin Çatışması Yazar: Erol Altunoğlu
Toplumsal sorunlarımızı genellikle siyasi liderlerin varlığına veya yokluğuna indirgemek kolaycılıktır. Oysa mesele, tek bir kişinin gitmesiyle çözülemeyecek kadar derinlerde, toplumun bir kesiminin benimsediği değerler sistemindeki dönüşümde yatıyor.
Belirli bir kitlenin, yaşanan onca yolsuzluk ve yönetim aksaklığına rağmen bir lidere körü körüne bağlı kalması, bu kesimin sadece siyasi tercihinin bir sonucu değil, aynı zamanda sosyolojik bir değişimin yansımasıdır.
Köyden kente göçle başlayan süreçte, ne tam anlamıyla geleneksel ne de modern olabilen, eski değer yargılarından kopmuş bir kitle ortaya çıktı. Bu kesim, Anadolu kültürünün merhamet, ahlak, temizlik ve geleneksel sanat ölçütleriyle bağını büyük ölçüde kopardı.
Bu dönüşüm kendini ilk olarak kültürel alanda gösterdi. Geleneksel sanat ve şiir yerine, içinde hakiki bir hüzün barındırmayan, saldırgan ve estetikten yoksun bir müzik anlayışı olan arabesk benimsendi. Şehirler, mimari ve estetik kaygılardan uzak, çarpık, lağım kokan yapılarla dolmaya başladı. Bununla paralel olarak, toplumsal alanda suç oranları ve özellikle şiddet kabul edilemez boyutlara ulaştı.
Bu kitle, ne İtrî'nin estetiğine ne de Karacaoğlan, Pir Sultan gibi ozanların temiz ve aydınlık değerlerine sahiptir. Dolayısıyla, bu durumu "muhafazakarlık" olarak adlandırmak doğru değildir. Bu, Türkiye'ye ahlaki ölçütlerden yoksun, çarpık bir "modernleşme" sunan yeni bir kültürel ve sosyolojik oluşumdur.
Bu kesimin hayatında en çok nefret ettiği model, uygarlaşma, kültür ve zarafet gibi evrensel değerleri temsil eden figürlerdir. Buna karşın, kendilerini en çok savunan ve onların bu yeni yaşam biçimini temsil eden bir lideri sonuna kadar destekleme eğilimindedirler. Bu kitle, siyasi liderin görevini tamamlaması durumunda bile, kendi değerlerini temsil eden yeni bir figürü bulmakta gecikmeyecektir.
Toplumun bu "çürüyen" kesimi, bozulmayı müzikten başlayarak hayatın her alanına egemen olan bir lumpenleşme ve arabeskleşme ile ifade etmeye devam ediyor. Örgütlü cehaletle beslenen ve büyük bir parasal güçle desteklenen bu kültür, kılcal damarlarımıza kadar yayılmaktadır.
Bu zorlu manzarada, geleceğin kolay olmayacağı açıktır. Toplumsal değişimin acılarının son bulması için, aydınlanma ve evrensel değerleri savunan kitlelerin kendi iç çelişkilerini gidererek ortak bir paydada buluşması ve yeni bir ülke kültürü yaratması gerekmektedir.