Kartal’da “Üçüncü Yol” ve Sessiz Kahramanların Hikâyesi**
**✍️ Köşe Yazısı – Rıza Başkan’ın İki Aynası:
Kartal’ın rüzgârı son günlerde CHP koridorlarına başka türlü çarpıyor. “Üçüncü yol” diye dolaşan bir söz var; kimi bunu yeni bir parti hazırlığı sanıyor, kimi de siyaset mühendisliği diye yorumlayıp heyecanla kahve sohbetlerine taşıyor. Oysa iş o kadar magazinlik değil. Bu memleketin ekonomik rotası, Atatürk’ün işaret ettiği o üretim odaklı vizyondur. Kapitalizmin hırçın dalgası da değil, devletçiliğin aşırı sert kıyısı da değil… tam ortasında duran, emeğe yaslanan bir yol.
Kartal’ın sokaklarında da benzer bir tablo var: İsmi duyulmayan ama yükü taşıyan insanlar. Özellikle de bugünlerde… Sessizliğin bir baskı biçimine dönüştüğü, laf söylemenin yürek istediği, siyaset yapmanın ince buzda yürümekle eşdeğer olduğu bir zamanda bazıları apar topar değil, içten gelen bir çağrıyla koşarak geldi. Makam için değil. Fotoğraf için değil. Tarihe ütülü cümle bırakmak için hiç değil.
O insanların omuz hattı hâlâ dik. Ellerinde bir mum, karanlığa inat.
Çünkü bazen memleketin kaderini, “Ben yaparım” diyen değil, “Biri yapmalı… o biri belki de benim” diyenler değiştirir.
Bugün Kartal CHP’de, Kartal Belediyesi’nde, mahalle örgütlerinde böyle sessiz bir damar var. Birileri, “Yeni parti mi kuruluyor? Eski düzen mi değişiyor?” diye boş ihtimallerin peşine düşerken, asıl mesele tam burada: Atatürk’ün emeği merkeze alan modelini hatırlamak. Üçüncü yol budur; üçüncü parti hevesi değil.
Ama tabii biz mizahı da severiz. Siyaset çok ciddi bir iş olsa da insan bazen en büyük hakikati bir gülüşün içinden fark eder. Rahmetli Erdal İnönü’yü hatırlayın… O ince alay, o zekâ pırıltısı…
Taksi şoförüne “O da benim” deyip işi bağlayan, “Bir oy bir oydur, dur ölme” diye vatandaşa laf yetiştiren bir siyaset nezaketi…
Keşke bugünün politik iklimi de biraz onun ferahlığını taşısa.
Ama taşımasa da, Kartal’ın bazı sokaklarında hâlâ o ruh dolaşıyor.
Bazıları nezaketi unuttu, bazıları espriyi unuttu, bazıları da siyasetin bir hizmet işi olduğunu.
Ama bazıları…
Hele ki şu dönem…
Hiçbir beklenti taşımadan, kimse görmese de “Ben buradayım” diyerek taşın altına elini koyuyor.
İşte ben bu yazıyı onlar için yazıyorum. Adı bilinmeyen kahramanlar.
Mahalle temsilcileri, gönüllüler, ev ev gezen kadınlar, gençlik kollarında gecenin köründe pankart taşıyan çocuklar, sorun çözen bürokratlar, sesi çıkmayan ama yükü çeken meclis üyeleri…
Belki kimse alkışlamayacak sizi.
Belki yarın adınız bile geçmeyecek.
Ama memleketi ayakta tutan beton değil, sizin gibi yüreklerdir.
Ve böyle zamanlarda, Kartal’ın Sesi daha gür çıkar.
Rıza Başkan’ın aynasında iki görüntü belirir:
Birinci Ayna: Vatandaş Rıza
Dertleri duyan, sokak nabzını tutan, memleketin nereye gittiğini hisseden tarafım.
İkinci Ayna: Rıza Başkan
Yolu açmaya çalışan, sözü gerektiğinde cesurca kuran ve “Birisi yapmalı, o biri de ben olabilirim” diyen yanım.
Bugün bu iki aynaya bakınca gördüğüm şey net:
CHP’de konuşulan “üçüncü yol”, yeni bir macera değil; Atatürk’ün yola koyduğu ekonomik bağımsızlığın modern yorumu.
Kartal’daki sessiz kahramanlar da bu yolun gerçek sahipleri.
Ne heves sahipleri kazanır bu dönemde,
ne de sahne ışığını seven figüranlar.
Kazanan yine üretim olur, emek olur, halk olur.
Ve unutmayalım…
Erdal İnönü’nün dediği gibi:
“Biz birbirimizi yiyeceğiz.”
Ama bunu mizahıyla söyleyebilen bir siyaset anlayışı,
ülkenin geleceğini hâlâ kurtarabilir.
Kalın sağlıcakla.
Ve gözünüzü karanlıktan değil, karanlığa mum yakanlardan ayırmayın.
💙🍀✍️